Üç anahtar kelimeyle başlamak istiyorum: itibar, güven ve açıklık. Karşınızdaki kişinin size güvenmesi, sözünüzün arkasında durduğunuzu bilmesi, tutarlı bir duruş sergilemeniz ve en önemlisi, gönlünüzü açtığınızı hissetmesi, sürdürülebilir ilişkilerin anahtarıdır. “Sürdürülebilirlik” kavramı artık hayatımızın birçok alanında önemli bir yer tutuyor. İnsanlar birer cevherdir, işlendikçe mücevhere dönüşürler.
Toplumsal bilinç ve eğitimin sürdürülebilir olması gerektiğini düşünüyorum. Bireylerin çevrelerine karşı duyarlılığı, sosyal sorumluluk sahibi olarak görevlerini yerine getirmeleri beklenmektedir. Bu misyonu kendime görev bilerek, iş hayatımda 38 yılı geride bıraktım. Henüz yapılacak çok işimiz var. Hayatım boyunca insanlara dokunmayı ve bir kıvılcım olmayı tercih ettim. Kıvılcım yaktığınızda, bir süre sonra ateşe dönüşür ve etrafınızda, pozitif enerjinin etkisiyle, güzel dostluklar oluştuğunu fark edersiniz.
Hayatı şekillendirmek için elimizde fırsatlar var. Krizleri fırsata çevirmek, önümüze gelen şansları değerlendirmek elimizde. Ancak hayata direnç göstermek, akışına bırakmamak büyük bir hata olabilir. Hayat bir nehirse, bu nehirde akarken kendimizi yaralamamak için tüm önlemleri almak ve donanımlı olmak zorundayız.
Hayatın üç ana aşaması olduğunu düşünüyorum. İlk 30 yıl, donanımınızı artırma dönemidir. İkinci 30 yıl, kendinizi geliştirip hayata güzel tohumlar ekme dönemidir. Üçüncü 30 yıl ise, sağlıklı bir yaşamla birlikte, ektiğiniz tohumların meyvelerini toplama dönemidir.
İnsanları ve doğayı sevmek ve her uyandığınız güne şükretmek, hayatımın temel ilkeleridir. İnsanlar zamanla değişir. Heraklitos’un dediği gibi, aynı suda iki defa yıkanamazsınız; su değişir, insanlar da değişir. Johari penceresinde belirtildiği gibi, insanlardan saklanan gizli bölümün küçük olması, ilişkilerin daha rahat yürümesini sağlar.
Gençlere hep tavsiyede bulunuyorum: Kendinize güvenin, “Ben bunu yapabilirim” deyin ve asla omuzlarınızı düşürmeyin. Duruşunuz, kendinize olan güveninizi artıracaktır. Bir çıkmazla karşılaştığınızda en önemli soru “Bu durumdan nasıl çıkarım?” olmalı. Hayatınızda sormamanız gereken soru ise “Bu neden benim başıma geldi?”dir. Öğrencilerime her zaman bu tür sorulardan kaçınmalarını tavsiye ediyorum.
Sosyal sorumluluk projeleri, yaşamımızda önemli bir yere sahiptir. Her insanın kendini geliştirmesi ve yenilemesi gerekir. Büyüklerimize, küçüklerimize ve arkadaşlarımıza dokunmak, önemli ayrıntılar yakalamak ve başkalarının hayatlarına olumlu katkılar sağlamak önemlidir. İnsanların hayatlarına dokundukça daha mutlu olursunuz ve bu mutluluk etrafınıza yayılır. İç iletişiminde sorunlar yaşayan bir kişinin başkalarına faydası dokunmaz. William James’in dediği gibi, “Ben neyim? Ben kimim?” sorularını kendimize sormamız gerekir.
Hayatımızın her döneminde ve her yaşta, beş yıllık kalkınma planlarımızı devletler gibi yapmalıyız. Kendimizi kısa vadede ve uzun vadede nasıl görmek istediğimizi bilmeliyiz. Stratejik planlama ve kriz anlarında proaktif bir bakış açısıyla hareket etmek, krizlerden daha az hasarla çıkmamızı sağlar.
Hayat aslında oldukça kolay. Direnç göstermek yerine, kendinizi akışa bırakın.
Bitirirken de üç kelimeyi vurgulamak istiyorum: Azimli olmak, sorgulamak ve kendinle rekabet halinde olmak. Sevgi ve saygılarımla.