Özellikle Orta Çağ Avrupa tarihi konusunu ele alarak yazdığı kitaplarla okuyucularının zihinlerine kazınmış başarılı bir yazar olarak tanıdığımız, Prof. Dr. Pınar Ülgen, VipTurkey okuyucularına çok özel bir röportaj verdi.
Bugüne kadar yazmış olduğu kitaplarda özellikle birçok kadının kendinden bir şeyler bulmasına vesile olan yazar, kitap yazmaya karşı duyduğu ilginin lise çağlarında ortaya çıktığını söylüyor. “Kadınlar ve Cadılar” kitabıyla oldukça ilginç geri dönüşler aldığını belirten Prof. Dr. Pınar Ülgen, gelecek hayal ve planlarından söz ederek bizi oldukça etkiledi.
İşini severek yapan ve oldukça samimi bir insan olan Pınar Ülgen’le geçen keyifli röportajımız sadece VipTurkey okuyucularına özel…
Pınar Hanım, sizi Ortaçağ Avrupa tarihi alanında uzman olmanız ve yazdığınız muhteşem
kitapların konusuyla başarılı bir yazar olarak tanıyoruz. Yine de okuyucularımız için bir de sizi sizden dinlesek? Pınar Ülgen kimdir?
Öncelikle bu güzel sözleriniz için çok teşekkür ediyorum. Pınar Ülgen kim mi? Pınar Ülgen, bir tarihçi olup oldukça farklı bir alanda yani Orta Çağ Avrupa Tarihi alanında çalışan bir akademisyen. Doğu-Batı Arasında Teknoloji Transferi, Orta Çağ Avrupası’nda Ölümle Dans, Orta Çağ Avrupa Tarihi, Orta Çağ Avrupası’nda Kölelik, Orta Çağ Avrupası’nda Gündelik Yaşam, Orta Çağ’dan Kesitler, Kadınlar ve Cadılar adlı kitapları bulunmaktadır. 2011-2012 yılında ‘Bilim ve Sanat’ ödülünü ve geçtiğimiz aylarda da ‘Yılın En İyi Kadın Akademisyen’ ödülünü aldı. Kısacası işini severek yapan doğal ve samimi bir Profesör olarak tanıtabiliriz Pınar Ülgen’i…
Yazarlık süreciniz nasıl başladı, yazdığınız konulara ilginiz ne zaman doğdu?
Aslında kitap yazmak bana göre yaratıcılık ve hayal gücü gerektiren bir iş. Çocukluğumdan beri kitap yazmanın hayalim olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca hayallerim arasında hep bu dünyada kalıcı bir şeyler bırakmak vardı. Ya da şöyle söyleyeyim var olan bazı yeteneklerime dair hayallerimin de kitap yazmama etkisi olmuş olabilir. Resim ve çizim yeteneğim çok iyidir. Hatta lise son sınıftayken yurt dışında moda-stilistlik okulunu kazanmıştım ama bazı ailevi nedenlerden dolayı gidememiştim. Bu hayalimi yani yaratıcılık yeteneğimi akademisyen olduktan sonra kitaplar yazarak kullanmaya karar verdim. Dolayısıyla yazarlık hissinin başlama sürecini lise çağlarıma bu hissin temelini de çocukluğuma bağlayabiliriz.
“Okuyucunun okurken sıkılmasını değil de kendini farklı bir dünyada hissetmesini istiyorum”
Yazdığınız konuları nasıl seçiyorsunuz? Konu seçimi tesadüfi mi oluyor ya da hayatta karşılaştığınız bazı olaylardan mı etkilenip yazıyorsunuz?
Kitaplarımın konularını genellikle çalıştığım alandan yani Orta Çağ Avrupa tarihinden ama daha sosyal ve insanları ilgilendiren konulardan seçiyorum. Çünkü her şeyin merkezi insan… İnsanodaklı çalışmak hoşuma gidiyor. Bazen bir konu hakkında aylarca kararsız kalıp bir gece aniden karar verdiğim dahi oluyor. Okuduklarım, dinlediklerim kısacası her şey ilham verebiliyor. Bu yazmış olduğum kitaplarımın yanı sıra ileride yazmayı planladığım bir kitabım daha var daha doğrusu kitaplarım… Onlarda daha farklı bir tarz kullanacağım. Her şeyin aşama aşama geliştiğine inananlardanım. Her şey bir anda olmuyor. Sanırım yavaş yavaş farklılaşma vakti geliyor. Beğenileceğini umut ediyorum.
Sizce okuyucularınız neden sizi tercih ediyor? Kitaplarınızın bu kadar okunma sebebini neye bağlıyorsunuz?
Bunun cevabını elbette ki okurlarımız daha iyi verecektir. Ama aldığım mesaj, övgü ve her türlü geri dönüşlerden yaptığım çıkarım doğrultusunda bunu tek kelime ile anlatacak olursak “doğallık” derim. Ama biraz daha açıklayalım dersek şunu söyleyebilirim ki kitaplarımda sade, yalın ve anlaşılır bir dil kullanıyorum. Buna ek olarak edebi metinlere ve şiirlere yer veriyorum. Belki de tüm bunlar bir bütün olarak beğeniliyordur. Yani sanırım okurlarımız, sadece birer tarih kitabı olarak bakmıyorlar kitaplarıma; kendilerinden de bir şeyler buluyorlar. İşin ilginç olan tarafı tarih seven de sevmeyen de alıp okuyor. Konu seçimlerim ve anlatım şeklim hatta kitabın adı bile etkileyici olabilir. Ben okuyucunun okurken sıkılmasını değil de kendini farklı bir dünyada hissetmesini istiyorum. Bunun için çabalıyorum elimden geldiği kadar. Ayrıca şu da bir gerçek ki, bazı konuların bazı insanlara daha fazla yakıştığına inanırım. Belki de bana neyin yakıştığını keşfetmiş olabilirim, kim bilir…
“En ilginç geri dönüşler aldığım kitaplarımdan biri Orta Çağ Avrupasında Kadına bakış açısını anlattığım “Kadınlar ve Cadılar” kitabımdı. Bu kitapta herkes kendinden bir şeyler buldu.”
Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiniz yazarlar kimlerdir?
Yazar ayrımı pek yapmam.. Konuya bakarım, hoşuma gidiyorsa okurum. Çünkü kitap okumayı çok seviyorum. Şunu da belirtmeliyim ki, yazarların yazdıkları her kitaplarında fikirleri değişebiliyor. Yani her kitap, bana göre yeni bir hayat demek…
Okuyucularınızdan aldığınız geri dönüşler nasıl oluyor? En çok hangi kitabınız konusuyla ilgi gördü, sizce bunun nedeni nedir?
Kitaplarımın her birinin farklı bir beğeni kitlesi var. Bu nedenle herkes kendine göre bir kitap buluyor benim kitaplarımın arasında. Aldığım geri dönüşlerden de bunu anlıyorum. Bu durum, beni ayrıca çok mutlu ediyor. Çünkü okuyucularımızda ki merak ve ilgi beni sağlığım iyi olduğu sürece daha fazla çalışmaya sevk ediyor. En ilginç geri dönüşler aldığım kitaplarımdan biri Orta Çağ Avrupası’nda Kadına bakış açısını anlattığım “Kadınlar ve Cadılar” kitabımdı. Sosyal içerikli bir konuydu. Bu kitapta herkes kendinden bir şeyler buldu. Bazı kadınlar, bu kitaptan cesaret bulurken bazıları da burada anlatılan acılarla günümüzü kıyaslamaya başladı. Genel olarak bilge veya güçlü bir kadın hiçbir çağda pek sevilmemiştir. Çünkü bu tarz kadınlar tehlikeli olarak görülmüşlerdir.
Ataerkil toplum yapısında kendilerine karşı olan tüm olumsuzluklara rağmen çok güçlü ve cesaretli kadınlar da var olmuştur. Dolayısıyla bu bakış açıları bu kitapta rahatlıkla yakalanabiliyor. Bu durum, kitabın ve konusunun çok benimsenmesine yol açtı. Bence her kitabım, yeni bir Pınar’ı ortaya çıkardı ve bundan sonraki kitaplarım da öyle olacak inşallah.
“Kız çocuklarının okutulmasını ve bilinçlendirilmesini sağlayacak önemli projelerden birinde yer almak istiyorum”
Pınar Hanım, siz en son hangi kitabı okudunuz?
Kendi kitaplarım…Tabii ki hayır… Neden hayır diyorum çünkü benim de içinde kendimi bulduğum, satır aralarında kaybolduğum, her insanda olduğu gibi fikir dünyamı aydınlatan ve ufkumu açan kitaplar var. Yaklaşık 10 yaşından beri kitap okurum. Türü fark etmez. Her türden kitap okumayı severim. Ama en çok sosyo-psikolojik kitapları severim. İnsanı merkeze alan kitapların benim için ayrı bir yeri vardır. Beni etkileyen çok fazla kitap var. Yazar ayrımı yapmıyorum daha önce de ifade ettiğim gibi, sadece konuya bakarım. Ancak şöyle yapalım yakın zamanda okuduğum ve etkilendiğim kitapları söyleyeyim. En son, Karen Karbo’nun ‘Zor Kadınlara Övgü’, W. M. Spellman’ın ‘Ölümün Kısa Bir Tarihi’ adlı kitapları okudum.
Gelecek ile ilgili projelerinizden söz eder misiniz?
Gelecekte yapmayı düşündüğüm çok sayıda projem var. Bütün fikirlerimi yazıya dökmek ve yazmak istediğim her şeyi yazmak istiyorum. Resim sergisi açmak en büyük hayallerimden birisi. Uygun bir zamanda tabii ki… Bir gün bir Orta Çağ kıyafetini kendime göre tasarlamak ve onun bir defilede sergilenmesini istiyorum. Bunların belki de en önemlisi ya da benim için en önemli olanı ise kız çocuklarının okutulmasını ve bilinçlendirilmesini sağlayacak önemli projelerden birinde yer almak. Umarım hepsini ya da bir kısmını gerçekleştirebilirim ve içimde taşıdığım Pınar’ları tek tek açığa çıkarıp birilerinin dış sesi olabilirim; hem tarihçi hem de kadın Pınar Ülgen olarak…